MANŞET

Naif Yaşar, Van Gölü Gazeteciler Cemiyeti’nden ihraç edildi

Van Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Naif Yaşar, yazdığı bir makaleden dolayı, üyesi olduğu Van Gölü Gazeteciler cemiyeti üyeliğinden ihraç edildi.

 

Daha önce kendisine ihtar verilen Yaşar’ın bu gün kendisine mail yoluyla, ‘ihraç edildiği bildirildi. Alınan kararın Disiplin üyelerinin tavsiyesi üzerine alındığı ifade edildi.

 

 

Van’da bir süre önce 84 STK, meslek odaları ve siyasi örgütlenmeler tarafından yapılan açıklamaya imza atmayan Van Gölü Gazeteciler Cemiyeti’ni eleştirdiği için önce ihtar verilen Yaşar’ın daha sonra savunması istendi. Savunmayı veren Yaşar’ın yazdığı makalenin ardından durmasından sonra VGC Disiplin Kurulu toplanarak Yaşar’ı, Van Gölü Gazeteciler Cemiyeti’nden ihraç etti.

 

 

Van Haber Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Naif Yaşar, ‘VATSO, VASİAD, Yandaş Medya, Barıştan Neden Korktular?’ başlıklı bir makale kaleme almış Makalede, Van Gölü Gazeteciler Cemiyetinin de bulunduğu, kurum ve odaları, bildiriye imza atmadıkları için eleştirmişti.

 

 

Yazının, Gazete ve İnternet Medyası’nda ses getirmesinden sonra, VGC yönetimi, Yaşar’ın yayın yoluyla, kurumu yıprattığını ve kamuoyu nezdinde küçük düşürdüğünü ifade ederek, Naif Yaşar’dan savunma istemişti.

 

 

 

Üyesi olduğu VGC’nin savunma istemesi karşısında, cemiyete bir yazı gönderenYaşar ‘barışa katkı sunmaktan aciz bir kurumun üyesi olmaktansa istifamın kabulünü bilgilerinize arz ederim’ diyerek istifa etmek istediğini aktarmıştı.

 

 

 

Yaşar’ın talebiyle toplanan VGC yönetimi, yaptıkları toplantıyla, üyeliğinin düşürülmesine karar vermiş, ve karar 27.03.2013 günü E Mail yoluyla kendisine tebliğ edildi.

 

 

 

‘VGC’NİN KARARINA EN GÜZEL CEVAP MAKALEMDİR’

 

 

Van Gölü Gazeteciler cemiyetinin aldığı ‘ihrac’ kararı sonrası Van Bülten’e konuşan Van Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Naif Yaşar “50 yıllık ömrümde iki bahar yaşadım Bunlardan Biri 2013 Diyarbakır Newroz’un da alınan barış kararıdır, diğeri de üyesi olarak, anlamsız bir misyon yüklendiğim Van Gölü Gazeteciler cemiyetinden ihraç edilmemdir. Anaların gözyaşları akıtmasına seyirci kalan bir kurumda olmak, bana vicdan azabı yaşatmaktan başka bir seçenek sunmuyordu. Böyle bir kararı verdikleri için kendilerine teşekkür ederim. Onlara verebileceğim en güzel cevap, o günkü duruşları karşısında kaleme aldığım makalemdir’ dedi.

 

 

İŞTE İHRAÇ EDİLMESİNE NEDEN OLAN O MAKALE

 

 

 

“VATSO, VASİAD, Yandaş Medya, Barıştan Neden Korktular?”

 

 

 

Van halkı, bu gün bir araya gelerek ‘barış hemen şimdi’ dedi.

 

 

Kentin 84 STK ve meslek odası, bu çağrıya imza attı ve ‘Bizler bedeli ne olursa olsun barış istiyoruz ‘dediler.

 

Çağrı metninde imzası olanlar arasında, kadınlar, Sermaye çevreleri, doktorlar, avukatlar, barış anneleri, şehit aileleri, engeliler, gençler, eğitimciler, sağlıkçılar, esnaflar,kısacası kimi ararsanız vardı.

 

Anlayacağınız, yıllardır yaşanan savaşta canı yananlar ve barıştan yana yürekleri titreyenler Elite World Otelin toplantı salonundaydılar.

 

Bunlar ki, karanlık hesapları olmayanlar, rant, koltuk, mevki beklentileri olmayanlardı.

 

Bunlar ki, dökülen, Türk ve Kürt gençlerinin kanları için yürekleri burkulan, gözleri yaşaranlardı.

 

Bunların tek bir beklentileri ve çıkarları vardı. O da sadece ve sadece, akan kanın durması, ülkenin, kentin, köyün, mahallenin huzura kavuşması ve insanların barış içinde yaşayabilme umuduydu.

 

Bu umutlarını yeşertebilmek ve hayata geçirmek için, depremlerin acısını geride bırakan kentte, kapı kapı dolaşmış, ulaşabilecekleri, her kuruma, her derneğe ve her kişiye, giderek ‘barış metninin’ altına imza koymalarını istemişlerdi.

 

Barıştan yana olan 84 STK’da bu çağrıya icabet ederek ‘barışta bizde varız’ diyerek, çağrı metnine imza atmışlardı.

 

 

Ama ne acıdır ki, birileri yine yan çizmiş.

 

 

Birileri ki, kendilerini bu kentin en büyük ve en köklü STK’ları olarak görenlerdi.

 

 

Birileri ki, yaşanan savaş sürecinde, tepkilerini ortaya koyan ‘biz ölüm istemiyoruz, biz silah istemiyoruz, biz kelepçe istemiyoruz’ diyenlere, ‘siz bu şehri viraneye çevirdiniz, siz esnafa kepenk kapattırarak iflasa sürüklediniz, siz cam kırdınız, siz barışı haykırdınız’diye sitem edenlerdi.

 

 

Ve birileri ki, bakanların, valilerin arkasına sıralanarak halka sevimli görünmeye çalışanlardı.

 

Ve onlar ki, kanın durması, ölümlerin son bulması, anaların nefes alması için başlatılan süreçte, karanlık köşelerine çekilen, kentin kimi sermaye grubu ve yandaş medya temsilcileriydi.

 

Ya peki, adına VATSO (Van Sanayi VE Ticaret Odası),VASİAD (Van Sanayiciler ve işadamları Derneği),Vangölü Gazeteciler Cemiyeti denilen, bu kurum ve kişiler neredeydiler?

 

 

Neden barıştan bu kadar korkmuşlardı?

 

 

Onlar değiller miydi  ‘Savaş ortamında esnaf yatırım yapamıyor’ diyenler.

 

 

Onlar değiller miydi ‘ Savaş yanlılarına fırsat vermeyeceğiz’ diyenler.

 

 

Onlar değiller miydi ‘Bakanların, bürokratların arkasına gizlenerek, bu memlekette huzurun, barışın bozulmasına müsaade etmeyeceğiz’ diyenler.

 

 

Peki, barışın bu kadar yakınlaştığı bir süreçte, onlar neden gelip ‘barış’ demediler?

 

Nelerinden korktular?

 

 

Mevkilerinden mi?

 

 

Makamlarından mı?

 

 

Yoksa rant beklentilerinden mi?

 

 

Ben değil, sizde olsanız böyle düşünmez miydiniz?

 

Bu soruları sormaz mıydınız?

 

 

Sayın Nadiroğlu, Senin bu metne imza atmana engel olan sebep neydi?

 

 

Birileri mi “sakın ha yapma’ dedi.

 

 

Hani sen bu memleketin mutluluğuna, barışına adamıştın kendini?

 

 

Hani sen, Ankara’lara gidip, barışın tesisi için, bakanlara, başbakanlara dil dökmüştün.

 

Ya peki, VASİAD başkanı Çiçeksay, sen değimliydin, bu kentin değerleriyle, sermayene sermaye katan?

Barış değil de, savaş mı senin işine yarar?

 

Savaşın karanlık girdaplarında mı, köşe olmayı düşünüyorsun?

 

 

Barıştan uzaklaşıldığı her adımda, keyfinin kaçacağı bilincinde değimlisin?

 

 

Sen, karanlık ortamlarda karanlık çıkarların peşinde olabilirisin, ama bu coğrafyanın yoksul insanları artık karanlık hesaplardan bıktı ve usandı.

 

İçime sinmese de, sizleri bir yere kadar anlarım, nede olsa sermaye grubusunuz,’kurt sisli havayı sever’ hesabıyla belki de savaş ortamı sizin işinize yarar.

 

Ya peki yemek masalarına üşüşen, klavye başında oturup, en kanlı süreçlerde dahi sahaya inmeyen yandaş basın siz neredeydiniz?

 

 

Hani etiktiniz?

 

 

Hani ‘kalemimizi halkın çıkarlarından yana kullanırız’ diye yemin etmiştiniz.

Halkın çıkarlarını yazmak, barışa sırt çevirmek midir?

 

Etik olmak, pusulara yatıp, savaşı beklemek midir?

 

Yazıklar olsun.

 

 

Yazıklar olsun ki, başında bulunduğunuz kurumun bir üyesiyim.

 

Artık yazmanın da beyhude olduğuna inanıyorum.

 

Çünkü akıtılan bu kadar kana, kaybolan bu kadar yaşama rağmen, gözler hala kör, kulaklar hala sağır ve diller hala suskun ise, ne yazsan, ne desen kar etmez

 

Siz barışın karşısında duranlara, Elite World Otel salonunda dikkatimi çeken iki anekdotu hatırlatarak, yazıma son vermek istiyorum. Belki sizlerin de dikkatini cezp eder.

 

1-   Bu savaşa üç çocuğunu Barış anneleri adına konuşan Rukiye Ana yani nam ı diğer Rukiye Aslan, altmış yaşın yorgunluğu ve yüreğindeki acıların ateşiyle “ Ölümler dursun, çocuklarımız ölmesin, dağda ölen gerilla için de, hayatının baharında yaşamını yitiren asker için de ‘ŞEHİT NAMIRIN’ diye sesleniyorum” diye haykırması,

 

2-   Şehit aileleri derneği adına konuşan Van şube başkanı Ahmet Baki’nin ’16 yıl önce bu savaşta ağabeyimi kaybettim. Kimse şehitlerimizi siyasi emellerine malzeme yapmasın, buna artık izin vermiyoruz. Hiç bir ananın ağlamasını istemiyoruz. Çektiğimiz acıları bir biz biliriz. Barış istiyoruz. Barış… Bunun ötesi yok’

 

Umarım barış çağrısına imza koymayanlar, savaş mağduru bu iki insanın söylemlerinden bir ders çıkarırlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir