MANŞETSİYASET

KCK’den ‘1 Eylül’ açıklaması

Fırat Haber Ajansı’nın (ANF) 2013 1 Eylülü’ne çatışmasızlık ortamında girildiğine dikkat çeken KCK, Kürt Özgürlük Hareketi’nin büyük fedakârlıklarla çatışmasızlık ortamını yaratmasına rağmen Türk devletinin hiçbir adım atmadığını vurguladı.

AKP Hükümeti’nin tüm olumsuz ve boşa çıkarıcı yaklaşımlarına rağmen demokratik çözümde ısrarlı olduklarını vurgulayan KCK, kamuoyunu “Türk devletinin çözümsüzlükte ısrar eden bu politikalarına karşı durmaya, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için mücadeleyi yükseltmeye” çağırdı. 1 Eylül’de alanlara çıkılarak “sağladığı çözüm imkanı ve fırsatının bir daha boşa çıkarılmasının önüne geçilmesi” çağrısında bulundu.

KCK, AKP Hükümeti’ne de, “Kürt sorunu seçim hesaplarına ve iktidar oyunlarına araç yapılmayacak kadar önemli ve ciddi bir sorundur. Kürt sorununu seçim ve iktidar hesaplarının parçası yapmak ahlaksızlıktır, sorumsuzluktur. Eğer Kürt sorununun çözümünde bir adım atılmazsa Kürt Özgürlük Hareketi bu ahlaksızlığa ve sorumsuzluğa dur demek zorunda kalacaktır” uyarısını yaptı.

KCK’nin 1 Eylül mesajı şöyle:

“1 Eylül’de insanlığın en eski ve en güzel özlemi ve en güzel kelime olan barış haykırılacaktır. Erkek egemenlikli, sömürülü, sınıflı topluma geçişle birlikte toplumsal sorunlar baş göstermiştir. Toplumsal barışın bozulması, iç ve dış savaşların yaşanması böyle başlamıştır. Kadın özgürlüğüne dayalı iktidarın, sömürünün olmadığı, eşitlikçi adil topluma kavuşulduğunda da savaşlar son bulacaktır.

ULUS DEVLETİN YARATTIĞI İKTİDAR SAVAŞLARI

İnsanlık en büyük savaşları, en ağır insan kayıplarını ve tarihe kara leke olarak geçen soykırımları son iki-üç yüzyılda yaşamıştır. Kapitalist modernitenin kendini hakim kıldığı, ulus-devletin tarih sahnesine çıktığı zamanlar insanlık tarihinin en karanlık çağları olmuştur. İnsanlık aydınlanma umuduyla yaşarken savaşlarla bu umudun karartılması kesinlikle kapitalizmin azami kâr hırsı ve onun ulus-devlet modeli sonucudur. Son yüzyıllardaki savaşlar, tarihin en büyük insan kayıpları başka türlü açıklanamaz. Hiç kimse de kapitalist modernite ve ulus-devlet iyiydi, ama sonuçları kötü oldu diyemez. Sadece son yüzyıl bile kapitalist modernist yaşam ve onun siyasal yapılanması ulus-devletin sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır. Bunlar sorgulanmadan soyut barış ve özgürlük kavramlarını kullanmak insanlığa barış ve adalet getirmeyecektir.

Ortadoğu halkları da son iki yüzyılda çektiklerini tarihin hiçbir döneminde çekmemiştir. Buna neden olan kapitalist modernitenin milliyetçilik fitnesinin ve onun ulus-devlet formunun bu coğrafyaya bulaştırılmasıdır. Tarihin iktidar savaşları ulus-devlet çağında dizginlenemez hale gelmiştir. Milliyetçilik, iktidar savaşı yürütenlerin yeni dini haline getirilmiştir. İktidar savaşları bugün Ortadoğu’yu tam bir çıkmazla karşı karşıya bırakmıştır. Bir savaş bitip yeni bir savaş başlamaktadır.

KÜRT TARAFININ ÇABALARIYLA 1 EYLÜL’E ÇATIŞMASIZLIK ORTAMINDA GİRİLİYOR

Son yüzyılda huzur görmeyen ve barışa hasret kalmış halklardan biri de Kürtlerdir. Kültürel soykırımcı sömürgeci devletler tarafından Kürtler ölümle direniş tercihi arasında bırakılmıştır. Bölgenin hakim iktidar güçleri ulus-devlet yaratmak için Kürtleri ortadan kaldırmayı temel hedef yapmışlardır. Türk, Arap ve Fars egemenleri ulus-devletlerini yaratmayı Kürtlerin yok oluşu üzerine kurmaları, Kürtlerin yüzyıldır süren varlık direnişi vermelerini zorunlu kılmıştır. Özellikle Türk devletinin Kürtleri yok etmede öncülük yapması, Kürtleri yok etmede ısrarlı olarak her yol ve yöntemi kullanması, kırk yıllık var olma yok olma direnişini ortaya çıkarmıştır. Kürtler bu direnişle yok edilmeyeceklerini ortaya koyduktan sonra yirmi yıldır adil bir barış sağlamak isteseler de Türk devleti tüm bu adil barış iradesi ve önerilerini boşa çıkarmıştır.

1 Eylül 2013’e çatışmasızlık ortamında girilmektedir. Kürt Özgürlük Hareketi büyük fedakarlıklar yaparak çatışmasızlık ortamı yaratmasına rağmen, Türk devleti hiçbir adım atmamıştır. Bu süreçte yaptıklarının tümü savaşa hazırlanmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Bu yaklaşımlar nedeniyle 1993 yılından bu yana Önder Apo’nun demokratik çözüm arayışları yine karşılık bulamamıştır.

Kürt Özgürlük Hareketi ilki 1993 yılında olmak üzere dokuz defa tek taraflı ateşkes ilan etmiş ve çatışmasızlık ortamı sağlamıştır. En önemli ateşkeslerden birisi 1998 1 Eylül dünya barış gününde yapılmıştır. Buna uluslararası komplo ile karşılık verilmiştir. 1999 1 Eylül’ünde başlatılan geri çekilme ve altı yıla yakın sağlanan çatışmasızlık da bugün olduğu gibi hiçbir karşılık bulmamıştır. Sadece askeri, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel tedbirlerle Kürt Özgürlük Hareketi tasfiye edilmek istenmiştir. Daha sonraki ateşkesler, yaratılan çatışmasızlık ortamı ve makul çözüm arayışları da karşılık bulmamıştır. Önder Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin makul demokratik çözüm arayışları AKP hükümeti tarafından oyalama ve zaman kazanma biçiminde harcanmıştır.

ADİL BARIŞ PROJESİ ‘ENTEGRE STRATEJİ’ İLE BOŞA ÇIKARILMAK ÜZERE

Kürt Halk Önderi AKP hükümetinin 2011 ve 2012’deki tasfiye saldırılarının boşa çıkmasından sonra koşulların demokratik çözüm için elverişli hale geldiğini düşünerek yeni bir demokratik çözüm hamlesi başlatmıştır. Sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da da barışı sağlatacak bir projeyi Türkiye halklarının ve bölge ülkelerinin önüne koymuştur. Önder Apo da, Hareketimiz de, halkımız da bu süreçte üzerine düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getirmiştir. Hareketimiz sorumluluğu gereği adil barış için her türlü zemini sunmuştur. Önder Apo’nun sekiz aydır sağladığı son ateşkes ve çatışmasızlık ortamı ve Newroz’da çerçevesini çizdiği adil barış projesi de AKP hükümeti tarafından “entegre strateji” dedikleri tasfiye konseptiyle boşa çıkarılmak üzeredir. Çatışmasızlığı sağlatan Önder Apo’ya bir çözümün tarafı gibi değil de, hala tasfiye edilmek istenen bir hareketin Önderliği gibi yaklaşılmaktadır.

‘DEMOKRASİ GÜÇLERİ SÜRECİN BOŞA ÇIKARILMASININ ÖNÜNE GEÇMELİ’

Tüm bu olumsuz ve boşa çıkarıcı yaklaşımlara rağmen Önder Apo ve Hareketimiz demokratik siyasal çözümde ısrarlıdır. Önder Apo ve Hareketimiz bu sürecin de boşa çıkmaması açısından uyarıcı açıklamalarını yapmış bulunmaktadır. Ancak AKP hükümeti Türkiye’nin yüz yıllık en temel sorunu olan Kürt sorununa ciddi bir yaklaşım göstermemede ısrar etmektedir. Bu durumun halkımızı ve Türkiye halklarını on yıllardır olduğu gibi büyük acılarla karşı karşıya bırakma tehlikesi bulunmaktadır. Bu nedenle tüm kamuoyunu Türk devletinin çözümsüzlükte ısrar eden bu politikalarına karşı durmaya, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Bunun için 1 Eylül dünya barış gününde Türkiye ve Kürdistan’da meydanlar doldurulmalı, AKP hükümetinin oyalayıcı sorumsuz politikalarına karşı çıkılmalıdır. Önder Apo’nun ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin sorumluluk duyarak defalarca sağladığı çözüm imkanı ve fırsatının bir daha boşa çıkarılmasının önüne geçilmelidir.

‘AKP ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ İKTİDARINI UZATMANIN ARACI HALİNE GETİRDİ’

Kürt sorununun çözümsüzlüğünü on bir yıldır iktidarını uzatmanın aracı haline getiren AKP, Kürtleri en iyi ben oyalarım, en iyi ben ezerim demek için bu sorunu yine çözümsüz bırakmaktadır. Artık buna son vermenin zamanı gelmiştir. Kürt sorunu seçim hesaplarına ve iktidar oyunlarına araç yapılmayacak kadar önemli ve ciddi bir sorundur. Kürt sorununu seçim ve iktidar hesaplarının parçası yapmak ahlaksızlıktır, sorumsuzluktur. Eğer Kürt sorununun çözümünde bir adım atılmazsa Kürt Özgürlük Hareketi bu ahlaksızlığa ve sorumsuzluğa dur demek zorunda kalacaktır. Türkiye halklarının ve halkımızın bir daha seçim hesaplarına kurban edilmesine fırsat vermeyecektir.

Türk devleti Kürt sorununu çözmek yerine yeni bir savaşa hazırlanırken, Rojava Kürdistan’da da silahlı çeteleri Kürt halkına karşı saldırtmaktadır. Bugün Rojava Kürdistan’ında bir halkın varlığını yok etmek isteyen bu saldırılara tüm dünya sessiz kalmaktadır. Her fırsatta demokrasiden söz eden ABD ve Avrupa Rojava Kürdistan’ındaki demokratik devrimi ortadan kaldırmak isteyen saldırılara sessiz kalırken çeşitli bahanelerle Suriye’ye yönelik savaş hazırlığı yapmaktadırlar.

Bu gerçeklikler kadın özgürlüğünün sağlandığı, devletin, baskının, sömürünün olmadığı bir dünya mücadelesinin aynı zamanda bir barış mücadelesi olduğunu bir daha ortaya koymaktadır. Bu temelde Türkiye, Ortadoğu ve tüm dünya halklarını savaşların olmadığı, egemenliksiz ve sömürüsüz bir dünya yaratmaya çağırıyoruz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir