MANŞETSİYASETÜst Manşet

DÜNYA ÖCALAN’I KONUŞUYOR

PKK Lideri Öcalan’ın Amed’de yaptığı tarihi çağrı, tüm toplumu derinden etkiledi. Tüm halk ve inanç topluluklarını ortak ve özgür bir yaşam kurmaya çağıran Öcalan’ın mesajı büyük heyecan yaratırken, Türkiye siyaseti ve medyası Öcalan’ı konuşuyor


DÜNYA ÖCALAN’I DİNLEDİ

Dünya ve Türkiye, Öcalan’ın mesajını ve milyonların katıldığı Amed Newrozu’nu konuşuyor. Dünya basınında geniş yankı bulan Öcalan’ın mesajı “tarihi nitelikte” şeklinde yorumlanırken, Türkiye basını Öcalan’ın mesajlarını manşete taşıdı.

TARİHİ ADIMA KARŞILIK VERİLMELİ

Can Dündar: “Bu mesajla birlikte barış vaat edildi. Ve halk biz bu sürecin arkasındayız mesajı verdi.”

Pelin Batu: “Mesaj inanılmaz olumlu bir mesajdı. Ve ümit ediyorum ki; hükümet karşılık verir”

Osman Kavala: “Devlet mesaja karşılık KCK’lileri bırakmalıdır. Çeşitli alanlarda adımlar atılmalı.”

İhsan Eliaçık: “Mesajın özü: Kürtler özgür olsun, Türk, Arap, Fars ile ittifak olup kapitalizmi kovsun.”

 

HALK SÜRECİN ARKASINDA DEVLET DE KARŞILIK VERMELİ

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı gündemin en sıcak konusu. Öcalan’ın tarihi mesajını yazar, sanatçı, hukukçu, siyasetçi ve kanaat önderleri değerlendirdi. Mesajın beklendiğinden de olumlu olduğu söyleyen aydınlar, hükümete çağrı yaptı.

Gazeteci-yazar Can Dündar, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın gönderdiği mesajın beklediğinden daha olumlu bir mesaj olduğunu kaydederek, mesajla birlikte barış sürecinde en somut ve ciddi adımın atıldığını dile getirdi. Dündar, “Bu mesajla birlikte barış vaat edildi. Bu mesaj ülkenin sadece doğusuna değil batısına da ‘bölünmem’ mesajı verdi. Devlet cephesinde de mesajın karşılık bulduğunu düşünüyorum. Başbakan’ın mesajı olumlu karşılaması devlet cephesinde de karşılık bulduğunu gösteriyor. Bu süreç kırılgan bir süreç. Herkesin bir halel gelmesin diye titizlikle yaklaştığı bir süreç ve bugüne kadar iyi gitti. Newroz’a katılımın da yoğun olması kitlenin barışa verdiği desteği gösteriyor. Ve halk biz bu sürecin arkasındayız mesajı verdi” diye konuştu.

Halk barışa aç

Oyuncu-yazar Pelin Batu ise, “Mesaj inanılmaz olumlu, yapıcı ve barışı kucaklayan bir mesajdı. O açıdan ben barışa dair umutlandım. Ve ümit ediyorum ki; hükümet aynı tondan konuşmaya ve karşılık vermeye devam eder. Yakalanan bu olumlu hava için hükümetin de bu açıdan çok atak davranması gerekiyor. Ama bu kadar olumlu ve yapıcı bir yaklaşım olunca özellikle İmralı’dan olunca İmralı Kandil’i de etkiler. Büyük bir lider haliyle onun söylediğine biat edilip, dinlenilir ve saygı duyulur. Alana gelen kitleyi görünce gözyaşlarımı tutamadım. Oradaki halkın coşkusu beni çok etkiledi. Barış kelimesi telaffuz edildiği anda halk çığlıklar atıyordu. Halkın barışa açlığı var.”

Hükümet cevap vermeli

Temas ve Diyalog Grubu üyesi Osman Kavala ise, mesajın eski dönemi bitirip yeni bir dönemin açılışını haber veren bir mesaj olduğunu dile getirerek, “Bu mesajdan sonra tabiî ki bir takım adımların atılması lazım. Hükümet de kendi sorumluluğunda bir dizi adımı ve düzenlemeyi başlatacaktır. Bunların hızlı, sürekli olması ve güven vermesi gerekiyor” dedi. Herkesin kafasında hükümetin yapacakları ile ilgili soru işaretlerin olduğuna dikkat çeken Kavala, hükümetin en kısa sürede bu sorulara cevap olması gerektiğini söyledi. Kavala, “Devlet mesaja karşılık ilk olarak KCK’lileri bırakmalıdır. Çeşitli alanlarda adımların atılması gerekiyor. Yani bir süreç başlayacaksa silahlı mücadele yerine demokratik siyaset olacaksa bu sadece bir veya iki adımla olmaz, geniş bir alanda bir dizi düzenlemenin yapılması lazım” dedi.

Bu fırsat kaçırılmasın

Yeni Kıbrıs Partisi MYK Üyesi Murat Kanatlı da mesajın önemli olduğuna değinerek bunun cesaret isteyen bir adım olduğunu dile getirdi. “Çünkü sürecin kilitlendiği bir yerde Kürtler yine barış yönünde önemli bir adım attı. Silahların susması ve çatışmaların durması ile ilgili önemli bir noktaya gelindi” diyen Kanatlı, “Devletin yapması gereken şey elinde tutsak olarak bulunanların acil olarak serbest bırakılması. Kürdistan’da başlayacak Anadolu’da başlayacak bir barış hareketi mutlak süreçte Kıbrıs’a ve Ortadoğu’ya da yansıyacaktır. O yüzden iyi değerlendirilmesi gereken bir süreçtir. Kimse bu fırsatı kaçırmasın” diye konuştu.

Kürtleri desteklemeliyiz

İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık da, “Bir avuç genç 2 milyon Kürt meydana toplanabilsin diye dağa çıkmıştı. Artık dağda kalmanın anlamı yok. Öcalan bunu gördü. Türk-Kürt eşit hale gelince asıl mücadele başlayacak. Sonra yapılacak çok iş var. Asıl iş Türk, Kürt, Alevi, Sünni hep birlikte kapitalizmi yıkmak, emperyalizmi kovmaktır. Birbirimize çok ihtiyacımız var. Türk ve Kürt solundan ‘Devrimci İslam’ üzerine çalışmış iki isim gördüm: H. Kıvılcımlı ve A. Öcalan. ‘Fikir ve ideoloji dönemi’ derhal başlamalı. Mesajın özü: Kürtler özgür olsun, Türk, Arap, Fars ile ittifak olup kapitalizmi ve emperyalizmi kovsun, yeni Asya uygarlığı doğsun.”

ESP: Kardeşlik temelinde birleşelim

ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın güçlü bir kardeşlik ve ezilen halklarla birleşik mücadele çağrısı yaptığını söyledi. Yüksekdağ, 2013 Newroz’unun bütün Kürtler bakımından anlamlı olduğunu dile getirerek, Ortadoğu’nun ezilen ve gadre uğrayan bir halkı olarak Kürtlerin, bu kaderi bundan sonra kabul etmeyeceklerini ve değiştireceklerini çok güçlü bir biçimde ifade ettiğini anlattı. Yüksekdağ, “2013, her parçadan Kürt halkının iradesini birleştirdiği, ulusal özgürlük ve ulusal haklar kapsamında, iradesini ortaklaştırdığı bir yıl oldu. Newroz da bunun somut adı oldu” dedi.

Öcalan’ın mesajında sadece Kürt halkıyla değil, Ortadoğu’daki, Anadolu’daki, Türkiye’deki bütün ezilen halklarla birleşme, birleşerek kazanma vurgusu olduğunu dile getiren Yüksekdağ, şöyle devam etti: “Kürt halkının birliği, bununla birlikte bütün bölge halklarının birliği ve teması ön plana çıktı. Bu yanı ile 2013 Newroz’u bir kez daha ve çok güçlü bir şekilde şovenizmin etkisi altında olan, Kürt sorununda çözüme ikna olamamış ezilen Türkiye halklarına yapılmış güçlü bir kardeşlik çağrısı yapıldı. Kardeşlik ve eşitlik temelinde birleşelim ve birleşik düzeyde kendi kaderimizi tayin edelim vurgusu vardı. İmralı görüşmeleri ile başlayan süreç eğer başarı ve kazanımla sonuçlanacaksa başta Kürt halkı olmak üzere bütün Kürt halkı Ortadoğu ve bölge halklarının emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşı ortak duruşundan ve birleşik mücadelesinden geçiyor.”

AKP hükümetine de seslenen Yüksekdağ, “Eğer bu adımda AKP iktidarı ve devlet tarafından ters çevrilirse ve çözümsüzlük politikalarıyla barışı yaratmayı hedefleyen tavır ters yüz edilirse, bundan en başta AKP iktidarı sorumlu olacaktır. Söz AKP’dedir. Kürt halkı son sözünü Amed Newrozu’nda söyledi. Şimdi bütün halklar AKP Hükümeti’ne bakıyor, onlar ne söyleyecekler.”


‘Öcalan’ın mesajları umutları artırdı’

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın mesajını değerlendiren VATSO Yönetim Kurulu Başkanı Mirza Nadiroğlu, başlatılan yeni sürece destek verdiklerini açıkladı. Çatışmalı sürecin sona ermesi ile kanın duracağını belirten Nadiroğlu, bunun başta ekonomi olmak üzere birçok alana olumlu etkisinin olacağını söyledi. Nadiroğlu, Öcalan’ın verdiği mesajın barışa dair umutları artırdığını sözlerine ekledi.

AKP, yasal düzenlemelerle işe başlamalı

Hukukçular da tarihi çağrıyı değerlendirdi. Avukat Muzaffer Özdemir, “Kürtler üzerine düşen tüm hamleleri yaptı. Şimdi sıra devlette. Ancak bu, 4. Yargı Paketi, 5. Yargı Paketi ile olacak iş değil. Yargıda reform söylemi de Kürtlerin ihtiyacını karşılamayacaktır. Devletin artık yargıda devrim yapması gerekiyor. Hatta tüm yapısal kurumlarında bir devrime gitmesi gerekiyor” dedi.

Özdemir, olası komisyon veya kanunlarla ilgili çalışmalara da dikkat çekerek, “Meclis’in öncelikle tarafsız bir gözlemci, uluslararası hakem heyetinin tesisi yönünde bir karar alması, yasal düzenleme yapması icap eder. Tüm bunlar olmadan başlanacak bir süreç herkesi ‘hayal kırıklığına’ uğratabilir” uyarısında bulundu.

ÇHD Genel Başkan Yardımcısı Münip Ermiş de Öcalan’ın mesajını oldukça olumlu bulduğunu belirterek, “Newroz Kürt halkının yüreğinden dökülen barış ve kardeşlik duygularının ne kadar içten ve samimi olduğunu bir kez daha gösterdi. Bunun karşılık bulması için hükümetin adım atması gerekiyor” dedi. Ermiş, “İlk adım olarak siyasal iktidar, siyasal tutsakları bu süreçte derhal serbest bırakmalıdır. İktidar samimi ise bu kardeşlik mesajına verilecek karşılık bu olmalıdır. Barış, aynı zamanda karşılıklı güven ve samimiyet işidir. AKP iktidarı bunu artık anlamalıdır” dedi.

Hükümet tarafından Meclis’e sevk edilen 4. Yargı Paketi’nin halen Meclis Alt Komisyonu’nda olduğuna vurgu yapan Ermiş, şöyle konuştu: “Bu tasarı üzerinde TCK 314 ve 220. maddelerde yapılacak bir değişiklikle tahliyeleri sağlamak mümkündür. Tabii ki bir anayasa çalışmaları sırasında genel bir siyasal af gereklidir. Ancak başta ‘KCK’ tutukluları olmak üzere demokratik eylemlere katıldığı için cezaevlerinde tutulanların derhal serbest bırakılması, bu değişikliği zorunlu kılmaktadır.”
Turan: Herkes güç vermeli

SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan da, Kürt halkının üzerine düşeni yerine getirdiğini söyledi. Bundan sonra hükümetin atacağı adımların önemli olacağını vurgulayan Turan, Öcalan’ın mektubuna yüksek düzeyde sahiplenme olduğuna dikkat çekerek, “Artık niteliksel bir değişim, dönüşüm yaşanıyor. Eğer AKP burada oyun bozanlık yapacak olursa bunun altında kalacağı da çok açık” dedi. Gelişen süreçle ilgili olarak herkesin farklı görüş ve önerilerinin olabileceğini belirten Turan, sorunun bütünlüklü ele alınması gerektiğini belirtti: “Karşı olanların bir kısmı bunu AKP’ye yedeklenmek olarak görüyor. Ama gerçekten bu denli önemli tarihsel ve siyasal bir sorun çözülürken, oturup yalnızca eleştirmek, devrimci siyaset olarak nitelendiriliyorsa yolları açık olsun. Ben herkesi sürece güç vermeye çağırıyorum.”

 

‘Barış sadece silahların susması değildir’

Avukat Eşber Yağmurdereli, barış sürecinin bir bütün olarak değerlendirmesi gerektiğine dikkat çekerek, bir barış kültürünün oluşturulması ve demokrasinin geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’nin geçiş noktasında olduğunu ve toplumun büyük çoğunluğunda “toplumsal huzur ortamına gidildiğine” dair bir kanaat oluştuğunu ifade eden Yağmurdereli, “Ama elbette savaş bittiğinde birden bire barış ortamına geçilmez, çünkü barış bir konsepttir. Barışın bir kültürü vardır. Barış kültürünün ya da demokrasi kültürünün içselleştirilmesi gerekir ki barış kalıcı olsun. Yani tek başına silahların susması belli bir ülkede, dolayısıyla Türkiye’de barışın gerçekleştirildiği anlamına gelemez. Bu aldatıcı bir surumdur” değerlendirmesinde bulundu.

 

Herkes katkı sunmalı

ÖDP eski Genel Başkanı ve akademisyen Hayri Kozanoğlu, “Uzun yıllar sonra insanların Türkiye’de barış olacağı, insanların kardeşlik içerisinde bir arada yaşayabileceği, Kürt sorununa bir çözüm bulunabileceği umutları gelişti. Bu süreci sonuna kadar desteklemek, bu sürece zarar verecek adımlardan kaçınmak ve herkesin olabildiğince kendi bulunduğu yerden bu sürece katkısını sunması gerektiğine inanıyorum” dedi.

 

Halk aktif olmalı

Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlisi Nazan Üstündağ da aydınlardan çok siyasetçilerin ve halkın daha etkin rol alması gerektiğini ifade ederek, “Aydınlar tabi üzerlerine düşeni yapacaklar. Ne olabilir? Muhakkak ki teknik danışmanlık yapmak gerekiyor. Belli bir takim itilaf meseleleri var. Onunla ilgili bir danışmanlıklar yapılması gerekiyor. Gözlem heyetinin kurulması lazım bence. Çeşitli kuruluşların temsilcileri olabilir, bağımsız taraflar olabilir. Kadınlar, ayrı bir gözlemci heyet kurabilir. Bazı kadın kuruluşlarının muhakkak bunun içerisinde olması gerekiyor. Çünkü bu bir barış meselesi olduğu kadar kadın meselesi de.”

 

Kardeşlik talebi batıda da yükseltilmeli

Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy, Öcalan’ın tarihi mesajı üzerine konuştu. Ersoy, ”Türk ve Kürt halklarının eşitlik ve özgürlük temelindeki ilişkisinin, demokratik birlik ve kardeşleşmesinin tek güvencesi olan Türk ve Kürt emekçilerinin çıkar ortaklığını önceleyen sosyalistlerin duruşunun önemli olduğunu” söyleyerek, şöyle devam etti: “Kardeşleşlik ve demokratikleşme konusundaki taleplerini batıda da yükseltilmesi için çaba sarf etmek gerekir. Başta emek örgütleri olmak üzere, toplumsal-siyasal güçlerin hepsinin ortak hedefinin bu olması gerekir. Eğer bir kardeşlik sağlanacaksa, bunun yaşam alanlarında örgütlenmesi önemlidir. Demokratikleşme sürecinin örgütlenebilmesi için Türkiye’deki sosyalistlere görev düşmektedir.”

 

AMED – ANKARA / ANF – DİHA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir