MANŞETSİYASET

Dünden bu güne demokratik çözüm süreci (1)

PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından başlatılan ve üç aşamalı olarak tanımlanan “Demokratik çözüm” sürecinin ilk aşaması PKK’nin geri çekilme kararı ile tamamlanırken, hükümet tarafından herhangi bir adım atılmadığından ikinci aşamada henüz bir yol katedilmiş değil. “Demokratik çözüm” sürecine giden yolda, Şemdinli’de PKK tarafından başlatılan “Devrimci Halk Savaşı” bir milat olarak alınırken, cezaevlerinde başlatılan açlık grevleri ile PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümünde tek adres olduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu.

Derleme/Analiz: Sadık TOPALOĞLU

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın son olarak 27 Temmuz 2011 tarihinde avukatlarıyla yaptığı görüşmesinin ardından geçtiğimiz süre zarfında avukatlarıyla görüştürülmedi. Öcalan üzerinde iki yılı aşkın bir süredir uygulanan bu tecridi kırmak için halk tarafından birçok demokratik eylem gerçekleştirilirken, PKK cephesinde çatışmalar artarak devam etti. Son olarak 23 Temmuz 2012 tarihinde takvim yapraklarında “Şemzinan Direnişi” olarak bilinen çatışma ile “Devrimci Halk Savaşı”nı başlatan PKK, “Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması” ve “Kürdistan’a statü” talepleri ile çatışmaları doruğa çıkardı. “Vur kaç” taktiğinin yerine “Vur kal” taktiğini uygulayan PKK, yaz boyunca bölgenin birçok alanına hâkimiyet kurdu.
Sonbaharla birlikte çatışmalar hızından bir şey kaybetmemişken, Öcalan üzerinde uygulanan bu tecridin kırılması kervanına zindandaki tutsaklar da eklendi. PKK Lideri Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması talebinin de aralarında bulunduğu dört ana talep ile 12 Eylül 2012’de süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlayan 10 bin PKK’li ve PAJK’lı tutsak, 67 gün boyunca açlık grevinde kaldı. Adalet Bakanlığı’nın da içinde bulunduğu birçok çevrelerin girişimlerine rağmen, açlık grevini kararlılıkla sürdüren tutsaklar, Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan aracılığıyla yaptığı çağrı üzerine grevlerini sonlandırdı. Tutsakların, Öcalan’ın çağrısı üzerine grevlerine son vermesi Kürt sorununun çözümünde tek adresin Öcalan olduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu.

Demokratik çözüm sürecinin ilanı

Açlık grevlerinin diğer önemli bir sonucu ise, Oslo sürecinden bu yana, devlet yetkilileriyle Öcalan arasında İmralı’da yapılan görüşmelerin tekrardan başlaması olurken, Oslo sürecinden farklı olarak BDP de bu sürece bir fiil katılmış oldu. Devlet ile Öcalan arasında yapılan görüşmelerin akabinde BDP heyetleri ise süreçte önemli bir rol oynarken, aynı zamanda Kandil ve İmralı arasındaki bağ görevini gördüler. Görüşmelerin başlaması ve heyetlerin gidişiyle demokratik çözüm sürecini başlatan Öcalan, 21 Mart 2012 Diyarbakır Newroz’una gönderdiği, kamuoyunda “tarihi mektup” olarak bilinen mektubun okunmasıyla “Demokratik Çözüm” sürecini resmen ilan etti. Üç aşamalı süreç olarak tanımlanan “Demokratik Çözüm” sürecinin ilk aşaması KCK’nin 8 Mayıs 2012 de geri çekilmeyi ilan etmesi ile başlamış oldu.

İkinci aşamada AKP atması gereken adımları bekletirken Öcalan, üçüncü aşamanın koşullarının oluşması için heyetler aracılığı ile yaptığı açıklamada, iki önemli tarihe işaret etti. Bunlardan biri “hazırlık dönemi” diye tabir edilen ve hükümetin demokratikleşme paketini BDP ve Öcalan ile ortaklaştırması gereken tarih olan 1 Eylül tarihi iken, ikincisi 45 gün içinde yani Ekim 15’e kadar bu paketin artık parlamentoda hayata geçmesi ve yasalaşmasıdır. Hükümet henüz bu konuda herhangi bir adım atmamışken, KCK Eş Genel Başkanı Cemil Bayık da 1 Eylül tarihini işaret ederek yaptığı açıklamada, “1 Eylül’e kadar devlet ve hükümete süre verdik. Tutumlarını gözden geçirsinler. Biz halkımız ve dünya öğrenmek istiyoruz, adım atacaklar mı atmayacaklar mı, çözümü istiyorlar mı yoksa istemiyorlar mı? Bunu açıklamaları gerekir. Şimdiye kadar yürüdüğü gibi artık yürümüyor. Artık bizim atacağımız adım kalmadı. Bugüne kadar birçok proje sunarak ve adım atarak bugüne kadar getirdik. Bundan sonra süreci götürmemiz için devlet ve hükümetin adım atması gerekir. Doğrusu budur adım atmazlarsa tıkanmadan kendileri sorumlu olur. PKK ve Kürt halkını kimse bundan sorumlu tutamaz” diye belirtti.

‘Artık bu sürece dur diyoruz’

Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde 23 Temmuz 2012 de “Şemzinan direnişi” olarak bilinen çatışma ile “PKK Lideri Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması” ve “Kürdistan’a statü” talepleriyle, “Devrimci halk savaşını” resmen başlatan KCK, yaz boyunca çatışmaları duruğa çıkardı. “Vur-Kaç” taktiğini bırakarak “Vur-Kal” taktiğini uygulayan HPG’liler bölgenin birçok alanında alan hâkimiyeti sağladı. “Devrimci halk savaşı” olarak nitelendirilen bu dönemi KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan, “Gerillanın ordu ve devleti işlemez kılan bir düzeyi var. AKP hükümeti ve Türk ordusu çaresizdir. Devrimci Halk Savaşı, serhildan ve gerilla ayakları yeni tarz ve taktikle sonuç alıcı bir biçimde gelişiyor” sözleriyle ifade ederken, dönemin KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ise, “Artık bu sürece bir biçimde dur diyen, cevap olmaya çalışan bir gerilla hamlesine ihtiyaç doğmuştur. Gerillanın 2012 yılı itibariyle içine girmiş olduğu yeni bir mücadele tarzı ve aşaması söz konusudur. Bu yeni mücadele aşaması bir üst aşamadır. Yani gerillanın temel taktiği olan vur kaç taktiği ile birlikte birçok yerde vurup orada mevzilenme alan hâkimiyetini geliştirme biçimindeki bir taktik süreç gündemdedir” diye ifade etti.

‘Bu eylem amacına ulaştı!’

HPG’lilerin alan tutma hâkimiyetiyle yaz boyunca bölge şiddetli çatışmalara sahne olurken son baharla birlikte 10 bin PKK’li ve PAJK’lı tutsak da, Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması, anadilde savunma ve eğitimin önündeki engellerin kaldırılması amacı ile 12 Eylül 2012’de “süresiz dönüşümsüz açlık grevi” eylemine başladı. Tutsakların başlatmış oldukları açlık grevleri kısa bir zaman diliminde Türkiye ve Avrupa’nın birçok yerinde geniş yankı bulurken, yurttaşlar da tutsaklara destek vermek amacıyla birçok yerde açlık grevi başlattı. Aynı zamanda tutsakların taleplerinin kabul edilmesi ve cezaevlerinde ölüm haberinin gelmemesi için çaba sarfeden halk, cezaevleri önünü adeta mesken olarak tuttu.

Tek adres Öcalan

67 gün boyunca süren açlık grevleri neticesinde, PKK Lideri Öcalan’ın idamını gündeme getiren Başbakan Erdoğan ise, entegre stratejisiyle gelişen direnişi kırma gayreti içerisine girdi. Özellikle bölgeden Erdoğan’ın bu açıklamalarına tepkiler yükselirken, halkın alanlara inmesi kaçınılmaz oldu. Açlık grevlerinin bitirilmesi için Adalet Bakanlığı’nın da içinde bulunduğu birçok çevre girişimlerde bulunurken, PKK Lideri Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan aracılığıyla yapmış olduğu, “Bu eylem yerini bulmuş ve amacına ulaşmıştır. Hiçbir tereddütte kalmadan bir an önce açlık grevlerine son versinler” çağrısıyla birlikte tutsaklar açlık grevlerine son verdi. Tutsakların bu çağrıyla greve son vermesi, Kürt sorununun çözümünde tek adresin Öcalan olduğu tutsaklar tarafından da bir kez daha vurgulanmış oldu.

‘Artık yeni bir dönem başlıyor’

Açlık grevinin en önemli sonuçlarından biri de, Oslo sürecinin ardından PKK Lideri Öcalan’ın devlet yetkilileri tarafından bir kez daha muhatap alınması olurken, bununla birlikte Kürt sorununun demokratik yollarla çözmenin adımları atılmış oldu. Oslo sürecinden farklı olarak gelişen bu süreçte Öcalan tek muhatap olarak devlet tarafından kabul edilirken, siyasi alanda ise BDP muhatap olarak kabul edildi. Kürt sorununun demokratik yollar ile çözülmesi için çaba sarf eden Öcalan, kamuoyunda “Tarihi açıklama” olarak bilinen 21 Mart 2013 Diyarbakır Newroz’una gönderdiği beş sayfalık mesajla birlikte “çözüm sürecini” resmen başlatmış oldu. Öcalan heyetler aracılığı ile gönderdiği bu mesajında, “Artık silahlar sussun fikirler konuşsun noktasına geldik. Yok sayan inkâr eden dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Kürt’üne, Türk’üne, Laz’ına, Çerkez’ine bakmadan bu coğrafyanın ta bağrına akıyor. Ben bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğine diyorum ki, artık yeni bir dönem başlıyor. Silah değil, siyaset öne çıkıyor. Yine diyorum ki artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir. Yüreğini bana açan bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum. Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu mücadeleyi bırakmak değil daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır” diye belirtti.

‘Tarihi açıklama 8 Mayıs’

Öcalan’ın bu mesajının hemen akabinde çatışmasızlık kararı alarak mesaja karşılık veren KCK, 8 Mayıs 2012’de yaptığı açıklama ile çözüm için “geri çekilme” kararı aldı. Dönemin KCK Konseyi Başkanı Murat Karayılan açıklamada özetle şunlara değindi: “Hareketimiz, Kürt Halk Önderliği’nin devlet heyetiyle yürüttüğü müzakerelerde varılan sonuçlar temelinde 23 Mart tarihinden itibaren sürdürdüğü ateşkes pozisyonunu korumakla birlikte, gerilla güçlerimizin Türkiye sınırları dışına çekilme çağrısının gereklerini tam bir kararlılık ve irade birliği içinde tereddütsüz sahiplenerek yerine getirecektir.”

AKP’nin karakol ısrarı

KCK’nin geri çekilme kararı alması üzerine, gündemde bu sefer “HPG’liler nasıl çekilecekler?” tartışmaları devam ederken, Öcalan’ın heyetler ile yaptığı görüşmenin ardından bu sorun da aşılarak ilk HPG’li grup 14 Mayıs’ta “Medya Savunma Alanları” olarak bilinen Federal Kürdistan bölgesine ulaşmış oldu. HPG’lilerin geri çekilmesi üzerine AKP hükümetinin karakol ve kalekol inşalarına hız kazandırması ise, barış isteyen grupların kafalarında birçok soru işaretlerine neden oldu. Yeni yapılan karakolların durdurulması için barış isteyen çevreler tarafından birçok eylem ve etkinlik yapılırken, bu eylemler kolluk kuvvetleri tarafından müdahaleler ile durdurulmaya çalışıldı. Bu eylemlerden biri ise Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yapılmakta olan karakolların durdurulması için yapılan yürüyüştü. Bölgenin birçok yerinde olduğu gibi burada da yurttaşlar müdahale ile karşı karşıya gelirken, askerin açtığı ateş sonucu 17 yaşındaki Medeni Yıldırım adlı genç yaşamını yitirdi.

Yarın: Heyetlerin İmralı günlüğü DİHA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir