MANŞETSİYASETÜst Manşet

Demirtaş: Operasyonlar ateşkesin karşılıklı olma ruhuna terstir

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, KCK’nin ilan ettiği eylemsizlik kararına hükümetin yaptığı açıklamayla cevap verdiğini söyleyerek, “Belki bunu çok açık bir şekilde ifade etmedi; ama bir çatışmasızlık sürecinin başladığını duyurdu Hükümet. O nedenle şu saatten sonra askeri operasyon, gerillaya yönelik bir saldırı, bir sınır ötesi operasyon kesinlikle bu sürecin ruhuna terstir. Ateşkesin karşılıklı olma ruhuna terstir. Hükümet çünkü ateşkesi kabul etmiş oldu” dedi.

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP Genel Merkezi’nde gündeme dair konulara ilişkin DİHA, KNN, Gali Kürdistan ve Kürdistan Tv’nin temsilcileri ile bir araya geldi. Demirtaş, 4 basın kuruluşuna verdiği röportajda gündeme dair açıklamalarda bulundu. Demirtaş, Parlamento’da barış sürecini destekleyen, güvenceye alan yasaların yapılmaması, barış sürecinin kalıcı hale gelmesine yönelik demokratikleşme adımlarının atılmaması durumunda barışın su üstüne yazılan bir yazı olacağı uyarısında bulundu. Demirtaş, hükümetin görüşmeyi Parlamento’ya getirmeyi düşünmediğini açıkladığını; ama önümüzdeki dönemlerde artık Parlamento’da konuşulmayacağı anlamına gelmediğini sözlerine ekleyerek, “Bu bir süreçtir, aşamaları var ve mutlaka Parlamento’yu ilgilendiren kısımlar da olacak. Yeni yasaların çıkarılmasını gerektiren meseleler de olacak. O aşamaya gelindiğinde bizler de Parlamento’da bu desteği hükümete sunacağız. Hükümeti de bu konuda yasa çıkarması için zorlayacağız. Çünkü bunlar gerçekleşmezse, yapılmazsa, yasal ve anayasal tedbirler alınmazsa ortada barış diye bir şeyden söz etmek hayal olur. Çünkü barış ayakları yere basan bir özgürlükle, demokrasiyle ancak kalıcı bir hale gelebilir” dedi.

‘Hükümet görüşmeleri yasal zemine çekmeli’

“Şu an Sayın Öcalan resmi olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış bir mahkumdur. Ve kendisinin normalde bir imza yetkisi bile yoktur hukuken. Şimdi hukuken durumu bu olan ama fiilen bir isyanın lideri, bir halkın lideri olan bir kişinin artık bu hukuki durumunun yeniden tanımlanması gerekecek” diyen Demirtaş, yaptıkları bütün işlerin de hiçbir hukuksal dayanağının olmadığını kaydederek, “Meşrutiyeti var ama hukuksal bir güvencesi yok. Yani bütün bu çalışmaları ‘hangi yasaya dayanarak yapıyoruz’ diye sorulduğunda ortada bir yasa yok. Hatta suç olarak da tanımlanabilinir. Bu nedenle biz bu riskli durumun ortadan kaldırılması için de Parlamento’nun yeni bir karar alarak, bu barış görüşmelerini barış sürecini bir hukuka bağlamasını doğru buluyoruz. Umut ediyorum ki bu tür adımlar da hükümet tarafından atılacaktır” dedi.

‘Eylemsizlik kararına hükümet de cevap verdi’

Şimdiye kadar tek taraflı bazı konularda adımların atılarak sürecin ilerlediğini aktaran Demirtaş, şöyle devam etti: “Şimdi gelinen aşamada artık hükümetin alacağı kararlarla Parlamento’ya sunacağı yasa teklifleriyle pratikte özellikle sokakta hissedilir derecede baskıyı tehdidi azaltarak, ortadan kaldırarak, dağda, şehirde operasyonları durdurarak, bu sürece bir somut cevap vermesi gerekecek. Bakanlar Kurulu toplantısının ardından hükümet sözcüsünün açıklaması önemliydi. ‘Bir çatışmasızlık süreci başladı’ dedi. Kendisi de hükümet adına bu çatışmasızlık sürecinin başladığını teyit etmiş oldu. Aslında KCK’nin ilan ettiği eylemsizlik kararına hükümet eylemsizlik kararıyla cevap vermiş oldu. Belki bunu çok açık bir şekilde ifade etmedi; ama bir çatışmasızlık sürecinin başladığını duyurdu hükümet. O nedenle şu saatten sonra askeri operasyon, gerillaya yönelik bir saldırı, bir sınır ötesi operasyon kesinlikle bu sürecin ruhuna terstir. Ateşkesin karşılıklı olma ruhuna terstir. Hükümet çünkü ateşkesi kabul etmiş oldu. Ve bundan sonraki aşamada özellikle tutuklu siyasetçilerin cezaevinde rehine olarak bulunan arkadaşlarımızın serbest kalacağı bir ortamı yaratması lazım. Bunun için bir yasal düzenleme olması gerekir. Ya da en azından polisin, emniyetin böyle olur olmaz arkadaşlarımıza her yerde arkadaşlarımızı tutuklama, gözaltına alma operasyonlarını durdurması gerekir. Sokaklarda insanların rahat bir şekilde miting yapması, gösteri yapması, barışçıl eylem etkinlik yapılmasının önünün açılması gerekir. Bunlar hepsi belki kısa süre içerisinde gerçekleşmesi gereken adımlardır.”

‘Kürtler kendini yönetebileceği mekanizmaları oluşturmalı’

Demirtaş, sonraki aşamaların karşılıklı olarak ilerleyeceğini düşündüğünü söyleyerek, İmralı’da Öcalan ile yapılan görüşmelerin bütün aşamalarının detaylarının görüşüldüğünü belirtti. Demirtaş, çözüm süresinin biraz daha uzayabileceğini de sözlerine ekleyerek, “Bu ay sonunda Kürt sorunu dediğimiz mesele tümden bitmeyebilir. Kaldı ki devlet kendi üzerine düşen adımları atarsa Kürtlerin de yapması gerekenler vardır Kürt sorunun çözümü için. Çünkü her şeyi devletten bekleyen bir çözüm anlayışı yoktur bizde. Kendi anadiline sahip çıkmak, kendi anadiliyle ilgili kurumlar oluşturmak, basında günlük yaşamda alışverişte, sokakta evde kamu kurumlarında kendi dilini kullanmak. Bunlar devletin yapacağı şeyler değil, halkın yapması gerekir. Anadilde eğitim, devlet bunun önünü açsa bile Kürtlerin hazır olması gerekir. Kendini yönetme meselesi, resmi olarak bölgesel özerklik olmasa bile ilk etapta Kürtlerin kendini yönetebileceği, sadece belediyeler aracılığıyla değil, bütün kurum kuruluşlarıyla ortak kararlar alabileceği mekanizmaları fiilen oluşturması gerekir. Dolayısıyla Kürt sorunu sadece ‘AKP’nin atacağı adımlarla çözülür’ gibi beklenti içerisine girmemek lazım. Hem AKP’yi bu konuda zorlamak lazım hem de halkın bu konuda kendini hazırlaması gerekir ki demokratikleşme konusunda toplumsal değişim olabilsin, demokrasi bir kültüre dönüşebilsin. Kürtlerin kendi anavatanlarında özgür bir halk olarak yaşayabilmesinin önü açılabilsin” dedi.

‘Bütün Kürdistan parçalarını derinden etkileyen bir süreç işliyor’

Demirtaş, sürecin nasıl işleyeceğinin Hükümet’in atacağı adımlara bağlı olduğunu kaydederek, topun şu an Hükümet’in sahasında olduğunu aktardı. Demirtaş, Öcalan’ın kendi üzerine düşen rolün yüzde 99’unu yaptığını, geriye kalan yüzde 1’inin ise hükümetin bundan sonra atacağı adımlara bağlı olduğunu söyledi. Demirtaş, Türkiye’de yaşananların doğrudan Kürtleri ilgilendirdiğini ifade ederek, şöyle devam etti: “Sadece PKK ile devlet arasında, BDP ile AKP arasındaki bir süreç değil bu. Bütün Kürdistan parçalarını derinden etkileyecek bir süreç işliyor. Zaten Kürdistani hareketler de bu sürecin dışında görmüyorlar. Kürdistan’ın herhangi parçasındaki olumlu gelişme, diğer parçaların aleyhine olamaz. Hiçbirimiz bunu kabul etmeyiz. Güney Kürdistan hükümeti ve yönetimi de eminim ki böyle yaklaşıyorlar. Oradaki olumlu bir gelişme Kuzey Kürtlerine veya Rojava Kürtlerine olumsuz yansıyamaz. Hiçbirimiz buna izin veremeyiz. Ulusal birlik ve dayanışma ruhu hepimize bu görevi veriyor.”

‘Kürdistani hareketlerin dayanışması önemlidir’

Demirtaş, PKK’nin Ortadoğu’da ve dünyada en büyük “gerilla” hareketi olduğunu dile getirerek, PKK’nin büyük bir halk gücü ve desteğinin olduğunu söyledi. Demirtaş, Newroz’da 2 milyona yakın insanın bir meydanda toplanıp Öcalan’a, PKK’ye açıkça destek sunabildiğini ifade ederek, bunun küçümsenmeyecek bir durum olduğunu aktardı. Demirtaş, Kürdistani hareketlerin dayanışmasının ortaya çıkaracağı gücün önemine de dikkat çekerek, “Güney Kürdistan hükümeti tabi geri çekilme gerçekleşirse, böyle bir sürece girilirse orada da mutlaka sunacağı katkılar destekler vardır. Özellikle Kürtlerin özgürlüklerinin tanınması konusunda Güney Kürdistan hükümetinin Türkiye’ye bir baskısının olması lazım, demokratik bir baskısının olması lazım. Çünkü ileride Kürt sorunu çözülürse Türkiye’nin en büyük ittifaklarından biridir. Güney Kürdistan belki de tek dostudur Türkiye’nin şu an” diye konuştu.

‘İleride bağımsız Kürdistan olacaksa kimse engel olamaz’

“Kürt halkının dünyadaki diğer bütün halklar kadar kendi kaderini tayin etme hakkı vardır. Hiç kimse ‘Kürdistan bağımsız olamaz, Kürdistan birleşik olamaz’ tezi ortaya atamaz” diyen Demirtaş, şu anda Kürtlerin yaşadıkları ülkelerde kendi sınırları içerisinde özgün çözümler bularak, yaşamak durumunda olduklarını söyledi. Demirtaş, şöyle devam etti: “Olur mu olmaz mı bilemeyiz. İlle olacak diye bir şart da yok. Olacaksa da bugünden bunun önüne kimse engel koyamaz. Ne BDP, ne KDP, ne PKK, ne YNK engelleyebilir. İlerde bağımsız Kürdistan olacaksa halk istedikten sonrada hiç kimse buna engel olamaz. Ama şu anda böyle bir programımız böyle bir projemiz yok. Hiçbir Kürdistani hareketin böyle bir yaklaşımı yoktur.” DİHA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir