KÜLTÜR SANATMAGAZİN

Canından can kopuyor insanın

O Türkiye’de bilinmeyen bir eğlence türünün de mucidiydi.

Özbeğen’in mesleğinin öncülerinden olduğunu dile getiren Sabah şunları söyledi: “Özbeğen, Türkiye’de eğlence hayatının mucitlerindendi diyebiliriz. Çünkü 80’li yılların başında sosyetenin eğlence tarzını ÖZbegen belirlemişti. Benim de şarkıcılığa başlangıç yıllarımdır. Tüm İstanbul’un kaymak tabakası, sosyete Özbeğen’in bulduğu bu tarzla eğlendi uzun süre. 13- 15 yıl sürdü bu. Bu açıdan öncüydü.

Bir de kalitesini konuşmak lazım Özbeğen’in. Kültürü, güzel Türkçesi, entelektüelliği. Bunlar şarkıcılarda az görülen meziyetlerdir. Ne yaptığını bilen bir arkadışımızdı. Yol yordam bilirdi, bu da bir erdemdir. İyi bir arkadaşımızdı, çaresisiz, elimiz kolumuz bağlı.

Ferdi Özbeğen ile ilgili bir kitap yazan Ali Rıza Türker ie görüşmeye gitmiştim. Türker bana “Artık tamam, son geldi, kurtuluşu yok” dedi. Hastalığı yayılmıştı. Hazırlıklıydım ben ama duyunca canından can kopuyor insanın.Yeri dolmayacak bir insan olduğu için de çok üzgünüm.

HAYRANLARI ONU HİÇ YADIRGAMADI

Müzik yazar Tolga Akyıldız da Özbeğen’in müzik dünyasındaki yerini şöyle değerlendirdi:

Ferdi Özbeğen’in 70’ler, 80’ler ve kısmen de 90’lardaki büyük başarısının bazı önemli nedenleri var.

Bunlardan en önemlisi aranjman tabir ettiğimiz modanın içinde kendine has bir duruş, bir vokal üslubu geliştirmeyi başarmış olması.

Ferdi Özbeğen’in Türkiye’de meşhur ettiği aranjmanlara bakacak olursak o şarkının bir Ferdi Özbeğen şarkısına dönüştüğünü görebiliriz. Bu çok kolay bir iş değildir. Bugünün cover söyleyen gruplarına, şarkıcılarına da ders niteliğindedir.

İkinci neden Ferdi Özbeğen’in alaturka ile pop tabir ettiğimiz dönem sound’larını iç içe geçirmeden ama aynı anda sunabilme becerisidir. Yani Ferdi Özbeğen’in bir albümünün yarısının tamamen alaturka bir hissiyatla, diğer yarısının gayet pop bir yaklaşımla üretildiğini; Ferdi Özbeğen severlerin bu durumu hiç yadırgamadığını da net biçimde görüyoruz. Tavernaya göz kırptığı dönemde dahi asla tam olarak tavernacı olmamıştır.

Üçüncü neden ise 90’lardan sonra her ne kadar inzivaya çekilmiş gibi gözükse de yaptığı best of’lar, klasiklerin yeniden düzenlenmesi gibi yöntemlerle genç kuşaklara ulaşmayı bilmiş; sağlığı el verdiği ölçüde de sahne alarak iletişimini sürdürmüştür.

Türk popüler müzik tarihinin en önemli ve şahsına münhasır motiflerinden birini kaybettik.

Artık onu “Eskimeyen Dost”ta, “Dilek Taşı”nda, “Yok Yok Yalan Deme”de “Kandil”de anmaktan başkaca çaremiz kalmadı… Ruhu şad olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir