MANŞETSİYASETÜst Manşet

Artık puşi takarsanız da örgüt üyesi olarak ceza alacaksınız

Sayın Hasip Kaplan, kamuoyunda “4. yargı paketi” olarak bilinen ve Meclis Başkanlığı’na sunulan İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla ilgili bugün TBMM’de açıklamalarda bulundu. Kaplan, “Bunca reklamı yapılan bu paket boş. Boş olmaktan öte, daha da ağırlaştırıcı” dedi.

Tasarının düşünce özgürlüğü konusunda ağırlaştırıcı hükümler getirdiğini belirten Kaplan, Terörle Mücadele Kanunu’nun 6. ve 7. maddelerine artırıcı yeni hükümler konulduğuna dikkati çekerek, “Örneğin artık puşi takarsanız da örgüt üyesi olarak ceza alacaksınız. Yüz kapama, amblem, resim, işaret, slogan, üniforma; bütün bunlar yeni Terörle Mücadele Kanunu’na konulmuş. Kamuoyunu yanıltmanın, aldatmanın bir gereği yok” ifadelerini kullandı.

Kaplan, Avrupa Birliği’nin Türkiye ‘ye dayattığı bazı hususlara ilişkin düzenlemelerle yetinildiğini ifade eden Kaplan, “Eğer bu da reformsa, bu dehşet verici bir reformdur. Bu paket, bu sürece bu haliyle hiçbir katkı sağlamadığı gibi siyasetin tamamen yasaklanmasını getirecek yeni cezalar getiriyor. ‘Silahlar sussun fikirler konuşsun’ diyor Başbakan. Bu haliyle, fikirler silahların beş katı fazla ceza alıyor. Nasıl konuşulacak? Bunu gerçekten anlamak mümkün değil. Öz olarak, bu yasa gelirse içeride tutuklu olan tek bir kişi çıkmaz, aksine tutuklu olmayanların hepsinin içeri girmesinin yolu açılmış olur. Bir hukukçu gözüyle incelediğimde, böyle boş bir paketle karşılaşacağımızı tahmin etmiyordum. Bu konuda komisyonlarda çalışmamızı sürdüreceğiz” diye konuştu.

-BDP: 4. Yargı Paketi’nde dağ fare doğurdu-

4. Yargı Paketi’ne ilişkin görüşlerini açıklayan BDP, tasarının hak ve özgürlükleri yok eden, vatandaşları yargı tehdidi altında “terörist” ilan eden yasa maddelerini teğet geçtiğini belirterek, “Dağ fare doğurmuştur” dedi. Yöresel bir kıyafet, bir poşu, veya şarkının hala suç sayılabileceğine dikkat çekti.

BDP Hukuk Komisyonu, AKP’nin hazırladığı 4. Yargı Paketi ile ilgili görüşlerini yazılı bir açıklama ile duyurdu.

4. Yargı Paketi ile yapılacak mevzuata dair değişiklikler ceza yasasında “düşünce-ifade özgürlüğü” önündeki engellerin kaldırılması ve bu kapsamda birey ve grupların hukuk güvenliğinin sağlanması doğrultusunda toplumdaki beklentilerin yükseldiğini hatırlatan BDP Hukuk Komisyonu, 1 Nisan 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK (1 Nisan 2004 ) ve Terörle Mücadele Yasası’na dikkat çekti. Açıklamada, “Bunun toplumsal hayattaki yansımaları bakımından gelinen nokta, kanun uygulamaları mahkemelerin aradığı şartlar, bireylerin çarptırıldığı çok ağır cezalar karşısında adeta sesi çıkan her kesim susturulmaya mahkûm edilmiş, sokağa çıkan herkes, düşüncelerini ifade etmeye çalışan her kesim cezalandırılma tehdidiyle yüz yüze kalmıştır” denildi.

‘YASA DIŞI SAYILAN HABERLER HALEN YARGI KISKACINDA’

BDP Hukuk Komisyonu, 4. Yargı Paketi Tasarısı’nın eleştiri alan yasa maddelerinin içeriğine dokunulmaması ve bu maddelerde hiçbir değişikliği öngörmemesi bakımından tüm beklentileri boşa çıkardığını belirtti. Tasarının tanımlanmasında “ insan hakları ve ifade özgürlüğü bağlamında bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı” ifadesine rağmen özellikle ifade özgürlüğü açısından yeni ve “özgürlük” alanını genişletecek bir değişikliği öngörmediğini de kaydeden BDP Hukuk Komisyonu, şu eleştiriyi yaptı:

“Tasarının 5. Maddesinde daha çok basın yayın hakkına dair, bu anlamda haberleşme hakkına dair TMK’nın 6. Maddesinde değişiklik yapılmış, esasen sadece ceza miktarının üst sınırında azalmaya gidilmiştir. Dolayısıyla yasa dışı örgütle ilgili yayınlanan bir haber veya açıklama halen yargı kıskacında durmaktadır. Tasarının beklentiler noktasında gündem olan birkaç maddesinden biri 6. Maddesidir ki, yeni demokratik anayasa sürecinde yol temizliği açısından tüm eleştiri ve tartışmaları tek maddeye indirgemiştir. Adeta göz boyama ve tüm tartışma ve beklentileri bıçakla kesme niyetini açık eden bu madde ile mevcut yasa maddesinin özüne dokunulmamıştır. Yani hakları ve özgürlükleri güvenceye alan yeni bir düzenleme getirilmemiştir. Terörle mücadele yasasında düzenlenen ‘propaganda suçu’ açısından yalnızca yasanın mevcut sınırlarına dair bir çerçeve çizilmiş, bu anlamda yargının – özellikle de Yargıtay içtihatları bakımından- uygulamasına bir sınır çizmiştir. Yani yeni ve özgürlükçü bir yasa metni getirilmemiştir.”

“Yasa dışı örgütün amacının propagandasını” yapma hususundaki düzenlemenin ise zaten hali hazırda Terörle Mücadele Yasasının 7. Maddesindeki düzenleme dolayısıyla uygulama bulmayan bir maddeye yönelik olduğuna vurguda bulunulan değerlendirmede, haksız yere tutuklu ve hükümlü bulunan binlerce kişiyi ve demokratik bir iyileşme getireceği beklentisi ile toplumun oyalanmaya devam edildiği yorumu yapıldı.

‘GİYSİLER, RENKLER, MÜZİKLER SUÇ OLMAYA DEVAM EDECEK’

Açıklamada, bir giysiyi taşımak, bir rengi üzerinde bulundurmak, müzik yayını yapmanın halen suç olmaya devam edeceğine dikkat çekilerek, “Yöresel bir kıyafet, bir poşu, bir marş veya şarkı halen propaganda fiilleri olarak karşımızda durmaktadır. Tasarının getirdiği düzenleme 2006 yılından sonra tehlikeli boyuta varan uygulamasına dair (her eyleme katılan örgüt üyesi yapılmıştır) – sadece yasanın nasıl anlaşılacağına dair adeta bir açıklama metni düzenlenmiştir. Yoksa tasarı ile ne yeni bir düzenleme getirilmiş ne de cezasızlık anlamında bir özgürlük alanı çizilmiş değildir” denildi.

Propaganda suçu açısından cebir ve şiddet unsuru tasarıda ön plana çıkarılmışsa da bu konuda yorumla genişletilecek, dolaylı olarak şiddeti meşru gösterecek her türlü fiil açısından da mahkemelere geniş takdir bırakıldığını ifade eden BDP Hukuk Komisyonu, tasarının 7. Maddesi ile getirilen düzenlemeye de değindi: “Kamu görevlileri ve siyasi iktidarların bireylere karşı işlediği suçlardan biri olan işkencede cezasızlık açısından önemli olmakla birlikte yargısız infaz, faili meçhul cinayetler ve devletin bir parçası olduğu – kamu görevlilerinin şüphesiz korunduğu- diğer suçları kapsamadığından dolayı da eksik ve yetersizdir. Kaldı ki yargı uygulamalarında işkence soruşturmaları ve davaları açısından suç tanımında da yeterince dar yorum yapıldığı da aşikardır.”

‘GÜNÜ KURTARMA TASARISI’

AKP hükümetini tasarı için muhalefetin hiçbir önerisini dikkate almamakla eleştiren BDP Hukuk Komisyonu, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Deyim yerindeyse günü kurtarmaya çalışmaktadır. Partimizin binlerce üye, yönetici ve seçilmiş temsilcileri mevcut haliyle örgüt üyeliği ve yöneticiliğinden yargılanmaktadır. Bununla birlikte gazeteciler, avukatlar, bilim insanları, sendika üye ve yöneticileri, insan hakları savunucuları, öğrenciler ve muhalif olan herkes örgüt üyesi olarak telaki edilmektedir. Hayatı boyunca hiçbir şiddet fiiline bulaşmamış, yasadışı hiçbir örgütle bağı olmayan bireyler silahlı örgüte üye olmak savıyla cezalandırılmaktadır. Bu tablonun vahameti her geçen gün artmaktadır. Tasarıda bu tabloya dair hiçbir değişiklik bulunmamaktadır. Şöyle ki; bakanlar düzeyinde yapılan açıklamalarda, özellikle ‘örgütle hiyerarşik bağı olmayan ve gerçekte de örgüt üyesi olmayan’ları örgüt üyesi olarak cezalandıran 220/6.-7. Maddeye dair hiçbir değişiklik düzenlemesi bulunmamaktadır. Bu maddelerin tamamen kaldırılması ile ancak hukuk devletinde özgürlük ve güvenlik hakları garanti altına alınacaktır. Bilindiği üzere asıl beklenti bu maddelere dair yapılacak değişikliklerde yoğunlaşmıştı. Ancak belirtilen maddelere dokunulmamıştır.”

‘ADALET İSTİYORUZ SÖYLEMİ BİLE SUÇ SAYILABİLİR’

BDP Hukuk Komisyonu, üzerine aylardır konuşulan 220. maddenin 8. fıkrasında ise “veya amacının” ibaresinin değişerek yerine gelen “cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek” şeklinde değiştirilen maddenin ise beklentilerin altında olduğunu tespit ederek, gerekçesini şöyle açıkladı: “Zira siyasi yargılama pratiklerinden de bildiğimiz üzere yasa uygulayıcıları mevcut düzenlemelerin muğlaklığından siyasal iktidarın nabzına göre kararlar çıkarmakta ve üst merciiler verilen bu kararların hukukiliğini tartışmaksızın onaylamaktadır. Yapılan bu yeni değişiklik 220. maddenin ruhunun hala taşınmak istendiğinin bir göstergesidir. Zira aynı maddenin 6. ve 7. maddesinde değişiklik yapılmaksızın 8. maddenin bu hali ile değişmesi yeterli değildir. Roboski’de üzerlerine bomba atılan insanların, panzer tarafından ezilen gençlerin, polis kurşunuyla ölen insanların, karakollarda işkenceye maruz kalanların ya da derelerin özgür akmasını talep eden halkların ‘izin vermeyeceğiz, hesabını verin, adalet istiyoruz’ söylemleri herhangi bir örgüt tarafından da dillendiriliyor ise suç olmaya devam edecektir. Bu kapsamda hükümet bir iyileştirme getirmemiş, şekli birkaç düzenleme ile kendi üzerindeki sorumluluğu yargı mercilerine atmıştır. Bu tasarının onaylanması ile birlikte hükümete yeni bir siyasi manevra alanı doğmuş ve kendisine gelen eleştirileri yargı mercilerine yönlendirme ve savuşturma alanı açılmıştır.”

VİCDANİ RET HAKKI

BDP’nin değerlendirmesinde vicdani ret başlığına da değinildi. Mevcut ceza kanununun halkı askerlikten soğutmakla ilgili düzenlemesinin, askerlik hizmetini yapanları firara sevk edecek veya askerlik hizmetine katılacak olanları bu hizmeti yapmaktan vazgeçirecek şekilde teşvik ve telkinde bulunanlara yönelik olarak değiştirildiğinin açıklandığı değerlendirmede, fakat düzenlemenin bu haliyle dahi yeterli olmadığı vurgulandı: “Zira zorunlu Türkiye’de vicdani ret konusunda gerek anayasa da gerek ise kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılmadıkça bu sorunun ortadan kalkmayacağını düşünüyoruz. Bu haliyle yapılmak istenen değişiklik önceki haline göre lehe bir düzenleme gibi görünüyor ise de vicdani red konusunda hükümet yeterli bir düzenleme getirmediği sürece üzerindeki sorumluluğu yerine getirmemiş sayılacaktır.”

BDP Hukuk Komisyonu’nun tasarıya dönük eleştirilerinde 314. Madde de ele alınarak, “silahlı örgüt üyeliği” maddesinin suçun maddi unsuruna dair hiçbir kıstas taşımadığı ifade edildi. Her ne kadar madde “silahlı örgüt üyeliği”ni düzenlemekte ise de maddi unsurlarına dair en az 1-2 kıstasa atıf yapılmayan suç düzenlemesinin hukuka açıkça aykırı kararlara sebebiyet vermeye devam edeceği uyarısında bulunulan değerlendirmede, örgüt üyeliğinin tanımının yapılması istendi.

‘AKP, REFORM NİTELİĞİNDEKİ ADIMLARDAN ÇEKİNDİ’

Hükümetin “asıl demokratik reform niteliğinde olabilecek hususlarda adım atmaktan çekindiğine” işaret eden BDP Hukuk Komisyonu, “Bu konularda mevzuatta bir dağınıklık olmakla birlikte, her düzenleme diğer düzenlemelerle çelişmekte olup, her yeni değişiklikle karmaşa daha da artmaktadır. Bu konuda da terörle mücadele kanunu kaldırılıp, TCK’daki ilgili maddeler yeniden düzenlenmektedir. Yapılacak düzenleme ile suç ve cezaların yasallığı ilkesi göz önüne alınarak suçların somut, takdire yer vermeden tanımlanması, suç ile suça verilecek ceza arasında adalete ve hakkaniyete uygun bir dengenin kurulması zorunludur. Şüphesiz bu alandaki en acil ihtiyaçlardan biri de budur. Ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı bir şekilde değişik yasalarda aynı suça ilişkin birden fazla tanımın yapılması, cezaların ayrı yasalarda birden fazla ceza tayinine gidilmesi ve tanımların muğlak yoruma son derece açık olmaları, uygulayıcıların kendi siyasi ve sosyal, ideolojik ve kültürel düşünce ve kaygıları doğrultusunda suç tespiti ve ceza tayinine gidilmesi ile adalette keyfiliğe yol açmaktadır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir