GÜNÜN SÖZÜMANŞETÜst Manşet

Eski askerden itiraf: Zalimleştik!

ANKARA  – Canan, “70 yıldır biz oralara iş yapmadık aş yapmadık, oralarda görev yaptığımız zaman devlet olarak asker olarak çok yanlışlar yaptık, bunların özeleştirisini vermemiz lazım. Zalimleştiğimiz, göçe zorladığımız, yanlış yaptığımız insanlar büyük bir öfkeyle hınçla dağa çıkmış olabiliyor. Hatalarımız oldu. Bunun için özür dilemeliyiz” dedi.

Meclis Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Araştırma Komisyonu’nun dün yaptığı oturumda, BDP Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu, BDP Mardin Milletvekili Erol Dora, AKP Malatya Milletvekili Mehmet Metiner ve AKP Milletvekili Naci Bostancı, askerdeyken yaralanan Murat Canan ile TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı’yı dinledi. Bostancı, çatışmalı süreçte resmi rakamlara göre 22 bin 300 PKK’linin yaşamını yitirdiğini belirterek, “8 bin 300 güvenlik görevlisi ve 5 bin 600 sivil vatandaş ise hayatını kaybetmiştir. Bütün bunlar Türkiye’nin maliyetidir. Bu süreçte mağdur olan sizler bir duygudaşlık kurma avantajına da sahip oldunuz. Sizin gibi kolunu kaybetmiş, bacağını ya da gözünü kaybetmiş kişilerle yaptığınız görüşmede ne kadarı empati kurabiliyor” dedi. Ardından konuşan BDP Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu, savaş koşullarının yaratmış olduğu travmanın büyük bir travma olduğunu belirterek, “Keşke Türkiye toplumu empati kurabilseydi o zaman sorunun çözümü daha kolay olurdu. Ben de birçok insan gördüm. Göz yok, bacağı yok, kolu yok hatta tedavi olma imkanları bile yok. Ve bunların birçoğu çatışmalarda yaralı olarak ele geçirilerek, cezaevlerine atıldılar. Arkadaşlarla cezaevlerini komisyon olarak geziyoruz. Onlar da bunları görüyor. Ama yine de o insanlar çözüm sürecine destek veriyorlar. Çatışmalarda ölü olarak ele geçirdikleri gerillaların kafasını kesip fotoğraf çektirenler, kulaklarını kesip tespih yapanları gördük bu tür acıları karşı tarafa çektirmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye sordu.

‘Hatalarımız oldu, bunun için özür dilemeliyiz’

Murat Canan ise, “Şehit ve gazi ailelerde söylemlerde genellikle sürece karşıt tepkiler var. Ama bunların dışında sürece destek olanlar da elbette var. Özellikle bazı kişiler oralara gelip orda süreçle ilgili olumsuz senaryolar anlatınca şehit ve gazi aileleri de ister istemez sürece tepki gösteriyorlar. Bu sürecin olumlu tarafını anlatmıyorlar. Silahların olduğu, kanın olduğu yerde, savaşın olduğu yerde insanlardaki bütün insani değerlerini de alıp götürmektedir. Savaş olduğu sürece bunlarda olacaktır. Bu tür şeyler savaşta zevkle yapılmaktadır. Barışın olmasını terörün bitmesini en çok Kürt halkı istiyor. Bu devasa sorunun kolay bir şekilde bitmeyeceğini biliyoruz. Şehit aileleri ve gaziler bu konuyu küçük düşünüyorlar. Canı yandıkları için silahların bırakılmasını, PKK’lilerin gelip teslim olmasını ve tekrar şehit haberlerinin gelmemesini istiyorlar. Bunun yönteminin nasıl olacağını açıkçası bilmiyorlar bu konuda bir önerileri de yok. 70 yıldır biz oralara iş yapmadık aş yapmadık oralarda görev yaptığımız zaman devlet olarak asker olarak çok yanlışlar yaptık, bunların özeleştirisini vermemiz lazım. Zalimleştiğimiz, göçe zorladığımız, yanlış yaptığımız insanlar büyük bir öfkeyle hınçla dağa çıkmış olabiliyor. Bizlerin tercih hakkı yoktu biz askerdik, emir kuluyduk bize verilen görevi yaptık. Devlet ile asker arasında bir kopukluk oldu bu. Devletin şefkatli yüzü ile askerin şefkatli yüzü aynı değildi. Hatalarımız oldu. Bunun için özür dilemeliyiz” dedi.

Bakkalcı: Somut önerilerimiz var

İkinci oturumda TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı dinlenildi. Bakkalcı, Türkiye’nin en kanlı döneminin 1991-95 yılları olduğunu hatırlatarak, “Devletin arşivlerinde yaşananlar vardır. Ve bu arşivlerin açılması elzemdir. Yerinden edilmiş 3 binden fazla köy var. Yerinden edilme denilen şey sadece bir yerden yere taşınma değil daha çok bir koparılmadır ve yerinden edilmeden doğrudan etkilenen 1 milyon kişi var. Yaşananlar, tıp deyimiyle karmaşık travma ve sürmekte olan travma denilen vakadır. Bu tespitimizi içeren kitapla birlikte somut önerilerimiz yayınlarımızda var” diye belirtti. Önerilerini sıralayan Bakkalcı, “Zarar vermeme ilkesi: Eğer süreçle onarılmaya dair adımlar atılmayacaksa, insanların gelip burada dinlenmesi yaraların daha fazla deşilmesine yol açar. Yaralar tedavi edilmeyecekse, yarayı deşmek kötü sonuçlar yaratır” diye konuştu. Beklentilerine dair de bilgi veren Bakkalcı, “Toplumsal beklentilerin karşılanmaması durumunda yaşanacak hayal kırıkları, daha büyük travmalar yaratabilir. Ortaklaşma önemlidir. Duygusal anlamda derin kopuşların, bölünmüşlüklerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Kendi içine kapanmış topluluklar arasında düşün dünyasında büyük farklılıklar var. Birinin acısı diğerinin sevinci olabiliyor. Süreçle, parçalanmış geçmişten ortaklaştırılmış geleceğe yürüyoruz” diye belirtti.

‘Sürecin birbiriyle ilişkili koparılamaz üç bileşeni var’

Sürecin birbiriyle ilişkili koparılamaz üç bileşenin olduğunu belirten Bakkalcı, “Silahların susması, Kürtlerin haklarının verilmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesi. Bu üçü ayrıştırılamaz biri tesis edilmeden diğer ikisi tesis edilemez. Her türlü araçsal yaklaşımdan uzak bir süreç olmalı, temel hak ve özgürlüklerin hiçbir şekilde pazarlığı yapılamaz. Bu hakları vermek için referandum yapalım veya araştırma yapalım diyen hakları araçsallaştırıyordur demektir. Barışçıl dilin kullanılması önemlidir. Herkes, biz dahil, dilini değiştirmelidir. Hasta tutsakların içeride bulundurulması suçtur. Tahliyelerini dile getirmek dahi bir züldür. AİHM bu konuda bu sene Türkiye’yi mahkûm etmiştir” diye belirtti.

DİHA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir