Bekir ÖzgürYazarlar

Barış Siyasilerin Değil, Halkın Sorunudur

Midyat mitinginde Sayın Başbakan “Barış sürecinin başı sonu belli olmalıdır” dedi; BDP yöneticilerini, barışı, başı sonu belirsiz bir sürece sürüklemekle suçladı. İmralı görüşmesi ile barış sürecini başlattığını, ancak AKP ve kendisinin dışında herkesi, hemen her fırsatta özellikle de BDP yönetimini barış karşıtı olmakla itham eden açıklamalar yapmakta.

PKK’nın kurucu başkanı Sayın Öcalan’ı terörün başı olarak gören, Kürt Halkının temsilcisi olarak kabul etmediği bu silahlı örgütün başkomutanını, barış görüşmesinin yürütülmesinde muhatap alan Sayın Başbakan’a: “Barış konusunda samimi isen, Sayın Öcalan’ı “Terörist başı” görmekten vazgeçtin mi? Ve Kürt Halkının temsilcisi olarak görüyor musun? Bu konuda açıklama yap” demenin ortamı ve zamanıdır.

Kürt Halkının canını verdiği silahlı örgütünü “Terörist” likle suçlayacaksın, bu örgütü bu halkın temsilcisi kabul etmeyeceksin, hapis koşullarındaki Liderini barış görüşmesinin baş aktörü ilan edeceksin; barış özlemi içinde bir halkın gözünün içine bakarak arsızca yapılan riyakarlık, hiçbir siyasi etiğe ve kurala sığmayan böyle rezil bir politika, dünyada, herhalde sadece Türkiye de yapılır.

Sayın Başbakan barış konusunda samimi ise, geçelim İmralı’yı, Kandil’i ve Avrupa ayağını; Kürt Halkının yasal zeminde ve demokratik normlar çerçevesinde oy vererek seçip “Temsilci” sıfatıyla meclise gönderdiği BDP milletvekillerini veya onlardan “Bir temsil heyetini” barış müzakeresini yürütecek muhatap alması, ülkede barış atmosferini yoğunlaştıracak bir ortam ve söylem geliştirmesi, siyasi ahlakın ve istenilen barışın zorunlu gereğidir..

Sayın Başbakan’ın kullandığı yöntem, siyasi dil, ortamı geren söylemlerinden anlaşılıyor ki, Onun barış gibi bir sorunu yok. Yerel seçimler yaklaşırken Kürt seçmene barışçı görünmek, o bölgede BDP nin siyasi gücünü kırmak, dinci-milliyetçi sarmalında ki söylem ve duruşuyla devletin Türkçü-İslamcı statüsüne halel getirmeden siyasi gücünü korumak, bu seçim sürecini kendi lehine başarmak.

Dünyanın hemen her kesitinde, tarihin hemen her evresinde toplumsal huzursuzluğun kaynağı olan sömürü siyaseti ve bu siyasetin baş aktörü siyasiler, toplumlara barış getirmemiş, tersine dinci ve ırkçı söylemlerle halkı düşman kamplara bölmüşlerdir. Bu tarihsel gerçekler gösteriyor ki, barış siyasi erk’in değil, yalan bilgi ve şiddete dayalı baskı altındaki barışa hasret halk kesiminin sorunudur.

TC nin, Anadolu yerli halkını “YOK” saydığı 90 yıllık sürecin son otuz yılında “Ben varım” diye ayağa kalkan Kürt Halkı paralelinde, “Ben de varım” diye meydanları dolduran Alevilere ve diğer ezilenlere yönelik inkarcı ve baskıcı devlet politikası, tümüne birden “kurtuluşlarının birlikte mücadele etmek” gerektiği mesajını vermekte. Bu mesaj doğru algılanıp gereği yapılmalıdır. Bu ülkede barış, sahte barışçı siyasilere bırakılmayacak kadar önemlidir.

Bekir Özgür. 18. 02. 2013

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir