Bekir ÖzgürYazarlar

Barış Sevginin Ürünüdür, Ticari Kafanın Değil

Dün (29.03.2013) akşam bir TV programına konuk edilen Sayın Başbakan, 3 –ileri demokrasici- gazetecinin sorularını yanıtladı. Stüdyonun arka dekoru ve sorulan soruların Başbakan’ın isteğine göre düzenlendiği apaçık ortadaydı.

Alman Başbakanı Merkel’le sohbetinde, Onun Ortodoks Patrikhanesinin açılması” önerisine karşılık Tayyip Bey, “Yunanistan da ki Müslüman Türklerin müftülerini devletin ataması değil, Müslümanların kendileri belirlemesi karşılığında, Ekümenik sorununu çözerim dedim” diyor; bu cevabından da, kıvanç duyarak gülümsüyor.

Taşıdığı kimliğinde “TC vatandaşı” yazan, vergisini veren, askerlik görevini yapan, yurttaşlıktan doğan tüm sorumluluklarını yerine getiren, Tayyip Beye göre tek kusurları “Hıristiyanlık” olan vatandaşının insansal hakları, bir başka ülkenin yurttaşlarına karşı olumsuz yaptırımına karşılık pazarlık konusu yapılması, çağ-dışılığın somut belgesi ve dik-alasıdır. Bu kafa, “Cem Evlerinin ibadet yeri” olarak tanınması için, her halde bir pazarlık konusu bulamadığından olmalı ki “buyun camiye” demekte ısrar ediyor.

Bu ülkenin sosyolojik ve tarihsel bir gerçeği olan Kürt Halkının demokratik haklarını aklının ucundan geçirmeyen Tayyip Bey, aynı TV programında Öcalan adını kullanmadan, “ben ona radyo yerine 12 kanallı TV, haftada üç gün birer saat olmak üzere yaptığı sporu, her gün bir saat yapmasını sağladım; bizzat kendim sağladım” diyor. “Barış müzakeresi başlaması için dağdakilerin koşulsuz silah bırakması ve ülkeyi terk etmesi prensibi tartışılmaz” diyor.

Kürt Halkının bu coğrafyanın kadim insanı olduğu gerçeğinden hareketle, öz kimliğiyle bu ülkenin eşit yurttaşı olarak yaşaması, evrensel insan hakları açısından en doğal hakkıdır. Bu hakkın, tek seçenek olarak silahlı mücadele ile elde edilmek zorunda kalınması, çağımızda bu devletin en büyük haksızlığı ve evrensel boyutta işlediği insanlık suçudur. Bu temel insansal hakkın yerine getirilmesini, tarihi bir yanlışın düzeltilmesini, PKK’nın silah bırakmasına endekslemek, bu insansal hakkı pazarlık konusu yaparak alınıp satılacak bir meta durumuna getiren anlayış, çağdışı olmasının yanında aşağılıktan da öte bir yaklaşımın ürünüdür.

Bu ülkede yaşayan insanların insansal ve eşit yurttaşlık hakları, ancak, yurttaşlık görev ve yükümlülüğü karşılığı olarak ele alınabilir. Kürt Halkı, Aleviler, farklı inanç ve etnik kökenden olan diğer kesimler yurttaş olmanın öngördüğü hangi sorumluluğunu yerine getirmedi? Bir ülke yurttaşlık ve insansal hakları ticari meta gibi pazarlık konusu yapıyorsa, o ülke evrensel hukuk kurallarıyla değil, ülkeye özgü özel yasalarla yönetilmekte olduğunun kanıtıdır. Bu tür yönetimlerin adı faşizmdir; halkın ortak gücünün asli görevi, zulüm makinesi bu faşizmi tarihin çöplüğüne süpürmektir.

Bekir Özgür. 31. 03. 2013.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir