Bekir ÖzgürMANŞETYazarlar

AKP ye Dikte Ettirilen Son Üç Seçim Taktiği

Emperyalist güçlerin öngördüğü tarzda yapılanan TC devletinin gelişerek kalınlaşan dışa bağımlılık zincirinin, gelinen aşamada tam bağımlılığa dönüştüğünün somut kanıtı, Suriye Devlet Başkanı Esat’a dün “kardeşim” diye sarılan TC Başbakanı’nın, ülkeye yönelik bir tehdit yokken, bugün, düşman ilan ederek açık ve karşı cephe almasıdır. Zira Suriye de ki kör dövüşünde çıkarı olan Türkiye değil, bu kör dövüşünü, Türkiye ye hükmeden dış güçlerin çıkardığı herkesçe bilinmekte.

Dış güçlere bağımlılık stratejisi, ülkenin iç politikasının belirlenmesinde, günün ortamına uygun siyasi söylem ve taktikler üretilmesini gerektirir. Zira asıl hedef, emre amade AKP’nin, sözde seçim yöntemiyle ve sahte meşruiyet zeminde iktidarda kalmasıdır. Bunun için yalan başta olmak üzere soyut gündem belirlenmekte, her argüman aktif, etkin ve amaca uygun işlevsel şekilde devreye sokulmaktadır.

Bu bağlamda ilk taktik:
12 Eylül 2010 da yapılan referandum oylamasında “Torba (çuval) Paket” içinden çıkacak yasayla 12 Eylül 1980 faşist darbesinin sorumlusu cuntanın yargılanacağı iddia edilerek, darbe mağdurları ile karşıtı aymaz “aydın” ve kendisini her şeyin üstünde zanneden liberal kesimin AKP ye “Yetmez ama evet” şeklinde desteği sağlandı. “Netekim” paşalara ilişkin bekledikleri sonuç olmayınca bu liboşlar ve aymaz “aydınlar”, kendi aymazlıklarını ve liboşluklarını değil, AKP’yi suçlar oldular.

2. Taktik: 12 Haziran 2011 genel seçimler öncesi PKK ile Mit düzeyinde yapılan ve kamuoyundan gizli tutulan Oslo görüşme-leri- si “Silahları susturun, sonra gereğini yaparız” anlamındaydı. Seçim sürecinde silahlar sustu, AKP seçimi kazandı; akabinde, devletin bilinen katliam politikasına devam edildi. PKK ihanete uğradığını anlayınca, kararlı eylemleriyle bölgede bazı noktaları kontrol eder gücünü gösterince, devleti yönetenler, yeni bir taktikle “Barış” söylemi geliştirdiler.

3. Taktik: Dikkat edilirse “İmralı” adı altında gündeme getirilen “Barış görüşmesi”, yerel seçimler öncesinde AKP’nin oy kaybettiği gözlemlenen eş zamana denk düşmektedir. Bu dönemin taktiği, “Terörist başı” olarak suçlanan ve “Kürt Halkının temsilcisi” kabul edilmeyen PKK’nın Lideri Sayın Öcalan’ın özenle öne çıkarılması manidardır. Amaç, Kürt Halkının “Önder” kabul ettiği kişiyi öne çıkararak barış isteyen toplumun duygusunu manipüle etmek, “PKK sınır dışına çıksın” söylemiyle, milliyetçi geçinen ırkçı seçmeni avlamak, BDP nin eş başkanlarını İmralı görüşmesinde devre dışı bırakarak onların Kürt seçmeni üzerindeki siyasi etkisini kırmak vs…

Sevsek de sevmesek de, istesek de istemesek de, şu gerçeği kabul etmek zorundayız ki, Kürt Halkının siyasal ve demokratik haklarının, bugün bu boyutta ülke gündemde ve toplumun her kesiminde tartışılıyor olması, PKK’nın nesnel ve siyasal gücü sayesindedir. Bu ülkede barış söyleminin güncellenmesi, Sayın Başbakan’ın düşünsel evrim geçirmiş olması sonucu onun isteğine bağlı iyi niyet girişimi değil, Kürt Özgürlük Hareketi PKK önderliğinde gelinen ve statükoyu sarsan en belirgin göstergedir.

Sayın Başbakan’ın “PKK silah bırakıp sınır dışına çıkarsa müzakere başlayacak” söylemi, bu toprakların, Kürt Halkının ana yurdu olduğu gerçeğini inkar zihniyetinin belgesidir. Başbakan’ın kavraması gereken gerçekler: 1- PKK kadroları uzaydan gelmedi; Kürt Halkının can verdiği parçası ve bu toprakların insanıdır, gideceği bir başka vatanı yoktur. 2- PKK’nın mücadele ettiği değerlere karşın, karşılıksız silah bırakması, Kürt Özgürlük Hareketinin elde ettiği başarıdan vazgeçmesi demektir. 3- Özlenen barış sağlansa da PKK yok olmayacak, nitelik ve işlev değiştirerek bölgede asayişi sağlayan bir kurum olarak varlığını devam ettirecektir.

Dünyanın her yerinde, özellikle de Ortadoğu da siyasi kargaşa çıkararak ve gözece barışı bozarak, varlığını sürdüren güçlerin temel politikasının göz önünde tutulması; Oslo ihaneti unutulmadan, Başkan Mao’nun “Halklar yenile yenile yenmesini öğrenir” tezi rehber alınarak barış sorununa yaklaşım, barışa giden yolun meşalesi olarak, barışa kimlerle nasıl ulaşılacağının şifrelerini vermektedir..

Emperyalist güçlerin sürekli huzursuzluk yarattığı bu coğrafyada, kendi halkına karşı “Polis copu” “Jandarma dipçiği” gibi kullanılan TC Devleti ve onu yönetenlerin dış güçlerden bağımsız irade kullanması maddenin tabiatına aykırıdır. Sömürü ve baskı düzeninde barış, düzenin düzenbazlarının iradesine bırakılamayacak kadar önemli, baskı altında ki halkların birlikte karşı mücadelesinin sonucu elde edilecek en kutsal değerdir.

Bekir Özgür. 26. 02. 2013.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir